TÜYİD Yönetim Kurulu Başkanı
Yatırımcı ilişkileri profesyonellerine önemli tavsiyeler
Video Transkript
Halka açık şirketler için yatırımcı ilişkilerinin önemi nedir?
Yatırımcı ilişkileri stratejik bir yönetici sorumluluğu. Bu demektir ki yatırımcı ilişkileri sadece mevzuat, finans, iletişim, pazarlama gibi yetkinlikler dışında daha farklı, bütünleşik bir yönetime doğru gidiyor. Dolayısıyla farklı birimlerle birlikte, uyum içinde çalışarak, bütün bu birimlerden aldığı bilgiyi birleştirip, onları harmanlayıp hedef kitlenin istediklerini sunmaya doğru gidiyor. Yatırımcı ilişkileri aslında bir kâr merkezi değil. Dolayısıyla yatırımcı ilişkilerinin şirkete sağladığı katkıyı kârla ölçemezsiniz ama değerle ölçersiniz. Şirkete çok ciddi değer kattığını yapılan çalışmalar da zaten gösteriyor. Birçok bilimsel çalışma yapılmış. Yüzde 10 kadar şirketin değerini arttıran bir etkisi olabileceğine dair çalışmalar var. Kimisi daha yüksek rakamlar söylüyor. Net bir rakam söylemek mümkün olmasa da aktif bir yatırımcı ilişkileri stratejisinin şirketin hissesinin, şirketin hikayesinin anlaşılmasına, şirketin gerçek değeriyle piyasada oluşan değerin arasındaki farkın azalmasına çok büyük etkisi olduğunu görüyoruz. Aslında yatırımcı ilişkileri beklentileri yönetiyor. Beklentileri yönetirken şirketin yönetim kurulunun şirketin üst yönetimini yönlendirmesiyle şirketin stratejisi, potansiyeli, riskleri, aklınıza gelebilecek her türlü finansal, finansal olmayan konuyla ilgili, yatırımcılardan, finans piyasasının katılımcılarından, sadece hisse senedi yatırımcıları değil, bono yatırımcıları, reyting kuruluşları, bütün katılımcılardan gelen soruları birebir cevaplayan birim olduğu için yatırımcı ilişkilerinin buradaki değeri, şirketin görünen yüzü olmasından da kaynaklanıyor. Şirketin temsilcileri. Ülkenin temsilcileri. Türk sermaye piyasalarının temsilcileri olarak şirketleri, sektörleri yurt dışındaki yatırımcılara anlatıyoruz. Yatırımcı ilişkileri, şirketin sermaye piyasası araçlarının hem gerçek değerinden işlem görmesini sağlarken, hem de finansman maliyetini düşürüyor. Mesela bir şirket, halka açık bir şirket bile olsa, ikincil, üçüncül bir halka arz yapacağı zaman o şirketin biliniyor olması, o şirketin belli bir yatırımcı tabanının olması o şirketin hisselerinin tekrardan satışa sunulmasında çok ciddi bir kolaylık sağlayabiliyor. Çünkü insanlar bildikleri, inandıkları şirkete yatırım yaparlar. Hiç bilmedikleri bir şirketin, geçmişini bilmedikleri bir şirketin hissesini almaktansa bildikleri şirkete yatırım yapmayı tercih ederler. Aynı şey bono ihracında da geçerli. Mesela halka açık bir şirket, Eurobond olabilir, TL cinsinden tahvil olabilir, bono olabilir. Bir borçlanma aracı ihracı için piyasaya çıktığı zaman o şirketin o parayı, o nakdi, o sermayeyi nerede kullanacağına dair anlattıkları daha farklı dinlenir. Çünkü o şirketin şu anki mevcut durumu, geçmişi, daha önceki projeleri, daha önceki track record’u çok iyi bilindiği zaman çok daha rahat finans piyasalarına erişim sağlanıyor.
Yatırımcı ilişkileri profesyonellerine tavsiyeleriniz nelerdir?
Mesleğe yeni giren veya daha önce şirkette çalışıp yatırımcı ilişkilerine kayan ya da finans piyasasının farklı kesimlerinden yatırımcı ilişkilerine gelen tüm meslektaşlarıma tavsiyem, en temelde şirketlerini iyi tanımaları. Şirketini bilmeyen şirketini başkasına anlatamaz. Şirketini iyi tanımak da bütün birimleriyle birlikte, sadece finans değil, finans, pazarlama, strateji, iş geliştirme, bütün iş kollarıyla birlikte çok yakın bir şekilde çalışıp özellikle üst yönetim ve yönetim kurulunun beklentisini çok iyi özümseyip o şirketin hikayesini oluşturup o şirketin hikayesinin en doğru şekilde nasıl anlatılabileceğini analistlerle iletişimi kurup, bu arada sosyal iletişim de çok önemli. Sosyal ilişkiler inanılmaz derecede önemli çünkü artık dünya dijitale doğru gidiyor, artık bütün bilgileri herkes aynı anda bulabiliyor ama bunun nasıl anlatıldığı önemli. Bir şey biliyor olabilirsiniz ama bunu nasıl anlattığınız daha önemli. Kullandığınız yatırımcı ilişkileri araçlarında her zaman teknolojiyi takip etmek lazım. Dolayısıyla sürekli öğrenmek gerekiyor, sürekli çalışmak gerekiyor. Yatırımcı ilişkileri çünkü çok yeni bir meslek ve sürekli gelişen bir meslek. Burada hepimize görev düşüyor aslında. Biz her zaman ‘Yaptığımızdan daha iyisini nasıl yapabiliriz’i konuşup ona odaklanmamız gerekiyor. Dünyada belli trendler var ama masanın diğer tarafındakiler, analistler bizden ne bekliyor? Yatırımcılar bizden ne bekliyor? Bizim o beklentiler için şirketimizi nasıl daha iyi anlatabiliriz? İş yapma şeklimiz nasıl daha kolay anlaşılabilir? Zaman zaman biz buna çok kafa patlatırız. Ben masanın diğer tarafından geldiğim için şöyle diyorum: “Sizin ne istediğinizi, ne beklediğinizi biliyorum.” Dolayısıyla çok kısıtlı bir zamanda model yapmaya çalışıyor, rakamlar… Biz finansallarımızı Excel’de veriyoruz. O finansalları onun tekrardan trafik rakamları gibi böyle operasyonel dataları tekrardan elle Excel’e girip vakit kaybetmesindense onu yorumlamasına daha çok yardımcı olmaya çalışıyoruz. Aslında karşı tarafın ne istediğini bilirseniz daha fazla yardımcı olabiliyorsunuz. Aslında karşı tarafı dinlemek, sizden ne beklediklerine önem vermek, beklentileri yönetmek aslında bizim işimiz. Günceli çok yakın takip etmesi gerekiyor çünkü kimi zaman bizler yurt dışına gittiğimiz zaman şirketimizden önce “Türkiye’de işler nasıl?” diye soruluyor. İşte “Türkiye’de işler nasıl?” diye bir soru geldiği zaman tek seslilik önemli. Asla ve asla kişisel görüş değil. Türkiye’yi biz nasıl anlatabiliriz, Türkiye’nin imajını, algısını nasıl daha güncel bir şekilde verip yükseltebilirizi konuşuyoruz onu anlatıyoruz. Yani tek amaç burada hepimizin amacı Türkiye’ye o fon girişini sağlamak. Uzun vadeli fon girişini sağlamak. O yatırımcıların Türkiye’de kalmasını sağlamak ve onlara Türkiye’de bir muhataplarının olduğunu, bir soruları olduğu zaman kendilerine cevap verecek birilerinin olduğuna inandırmak buna güvendirmek gerekiyor. Bu … temelinde güven var.
Yatırımcı ilişkilerinin hedefinde hangi coğrafyalar var?
Yatırımcı ilişkilerinin en temel hedeflerinden birisi yatırımcı bazını çeşitlendirmektir. Yatırımcı bazımızda bizim yerli yabancılarımız var yabancı yatırımcılarımız var. Borsa İstanbul’da şu anda yabancıların payı yüzde 65. Bu yüzde 65’ten daha yukarıda bir yabancı payımız olduğu için yüzde 90’lar civarında, biz her zaman bu yatırımcı bazımızı korumaya ve çeşitlendirmeye öncelik veririz. Türkiye’ye yatırım yapan coğrafyalara baktığınız zaman temelde Avrupa, Londra, Amerika olduğunu görüyoruz ama Uzakdoğu’nun payı daha çok düşük. Dolayısıyla biz burada ciddi bir potansiyel olduğunu düşünüyoruz. Özellikle Uzakdoğu’daki fonların, uzun vadeli fonların Türkiye’ye yatırım yapmaya başladığını da görüyoruz. Bu çok olumlu bir işaret ve biz yatırımcı ilişkileri planımızı yaptığımız zaman yıllık planlarımızda takvimimizi oluştururken bu çeşitlendirmeye dikkat etmeye çalışırız. Amerika, Kanada, Avrupa, Avrupa’da da sadece Londra değil çünkü artık Londra, Frankfurt, birkaç tane finans merkezi oluşmaya başlıyor. Ortadoğu’ya mutlaka gitmek isteriz. Dubai, Abu Dhabi. Şimdi de bu hedeflerin içine Singapur gibi Uzakdoğu’yu da ekliyoruz çünkü dünyada artık hep söylediğimiz şey tek bir finans merkezi yok. Dolayısıyla yatırımcı tabanımızı genişletirken daha önce hiç gitmediğimiz, Türkiye’ye daha önce yatırım yapmamış veya uzun zamandır yatırım yapmamış fonlara da gitmek gerektiğini düşünüyoruz. Dolayısıyla bu çeşitlendirmeyi yapmak hepimizin en önemli önceliği ve bunu da iş planlarımıza koymamız gerekiyor.